Bir akşamüstü Phuentsholing şehrinden ülkeye giren grup, akşam yemeğinde Butan’ın yerel yemeklerinden içinde peynir, tavuk, sığır veya domuz eti olan pişirilmiş iri hamur parçalarından oluşan Mamo ve yerel bira Druk 11000 ile tanıştıktan sonra Gedu’ya doğru yola düşer.
Hani Lotodan büyük ikramiye çıksa şunu yapardım bunu yapardım muhabbetleri vardır. Hepimiz yaparız zaman zaman. İşte o muhabbetlerde “Sana çıksa ne yapardın?” diye sorduklarında hep verdiğim klasik yanıt şudur: “Sana öyle bir yerden kart atarım ki, neresi olduğunu Google’da zor bulursun…”
İşte Phuentsholing’e yaklaşık 2 saatlik mesafedeki Gedu da adeta Google’da bile zor bulunan tam da böyle bir yer. Bu kasabada Bhutan Kraliyet Üniversitesi’ne bağlı İşletme, İş İdaresi benzeri fakültelerin bulunduğu bir Yüksek Okul varmış: Gaeddu College of Business Studies.
Bir de küçük bir hidroelektrik santralı ki sonradan internette gördüğüm kadarıyla Butan için önemli bir projeymiş; Tala Hydroelectric Project.
Aslında en başta Gedu’da konaklamak gibi bir planımız yoktu. Direk Başkent Thimphu’ya gidecektik.
Fakat sabah Darjeeling’den yola çıkmıştık, oldukça uzun ve bir o kadar da yorucu bir yolculuk yapmıştık. Phuentsholing’e ulaştığımızda hava kararmaya yüz tutmuştu bile. Thimphu’ya kadar olan yaklaşık 6 saatlik mesafeyi o yorgunlukla üstelik de gece kat etmemek adına yol üzerindeki Gedu’da konaklamak iyi bir fikirdi. Gedu’da kalabileceğimiz bir otel olmadığından da üniversiteye ait misafirhanede konakladık.
Misafirhanesinin şartlarından burada söz etmektense sadece “İnsan hayatında kaç kez Butan gibi mistik bir ülkede, küçük bir şehirde üstelik de bir üniversite misafirhanesinde kalır ki?” diyorum. Gerisi teferruat değil mi?
Gedu’dan hala anımsadığım misafirhanedeki kırmızı dişli, güler yüzlü görevli. Maalesef ismini anımsamıyorum ama dişleri ve dudaklarındaki parlak kırmızı lekelere rağmen sürekli gülümseyen sevimli yüzü hala aklımda. Sabah kahvaltısında bizim gruba kızarmış ekmek yetiştirmek için gösterdiği çabaların karşılığında Ümit Ağabey cebine bir 5 Dolar sıkıştırmıştı da, o banknotu herkese gösterip “Bahşiş aldım, bahşiş aldım” diyerek yüzündeki kocaman gülümsemeyle dolaşıyordu…
Sonraları Butan’da sık karşılaşacağımız insanların dudak ve dişlerindeki bu parlak kırmızı lekelerin nedeni çiğnedikleri Doma. Büyük olasılıkla Butan’a özgü tek kötü alışkanlık. Areka isimli bir tür palmiyenin yemişi Ihlamur tozu ile karıştırılıyor ve Betel denilen bir ağacın yaprağına sarılıyor. Ardından da yavaş yavaş çiğneniyor. Sonuç parlak kırmızıya boyanmış dişler ve dudaklar ve büyük olasılıkla daha dingin bir ruh hali. Tıpkı; Yemen’deki Khat, And Dağlarının Coca yaprağı ya da hemen komşuları Hindistan’daki Paan gibi…
Ertesi sabah erkenden Gaeddu College of Business Studies öğrencileri okullarına gelirken biz de Thimphu’ya doğru yola çıkıyoruz.
Günün en erken saatlerinde grubumuzun en genç elemanı 12 yaşındaki Zeynep’ten daha yaşlı olduğundan emin olduğum Toyota Coaster midibüsümüzle başkente doğru ilerlerken ilk farkına vardığım şey olağanüstü güzellikteki doğa ve dinginlik.
Zaman zaman sadece bir aracın geçmesine izin veren, ormanlarla kaplı dağların arasında birbiri ardına gelen virajlar şeklinde ilerleyen kötü bir asfalt üzerinde yol alırken yeşilin her tonuyla dolu inanılmaz manzaralarla karşılaşıyoruz. Her birkaç kilometrede bir karşımıza yükseklerden akan küçük bir şelale çıkıyor.
Tehlikeli sayılabilecek geçitlerde, kavşaklarda ya da nehir kenarlarında kötülüklere karşı korunmak için yapılmış minik Chorten’ler var. Bazen rengârenk Dua Bayrakları kaplıyor yolun bir tarafını. Yol üzerindeki köprüler zaten Dua Bayraklarıyla donanmış. Ama trafik yok denecek kadar az. Gürültü yok, doğa tertemiz ve çok güzel.
Belki de Butan Halkının mutluluk formülü budur diye düşünmeden yapamıyor insan: Doğal güzellikler, dingin bir yaşam ve üzerine eklenen Budizm ve biraz da Doma çiğnemek…
Bu arada Butan dilinde bir sözcük olan Chorten; adakların sunulabilmesi için yapılmış bir kaide veya yapı anlamına geliyor. Chorten’i Bhutan tarzı Stupa olarak da isimlendirmek mümkün. Stupa ise Budizm’de genellikle meditasyon mekanı olarak kullanılan, içerisinde kutsal sayılan emanetler bulunan, küçük bir tepecik çeklinde inşa edilmiş yapılara verilen genel bir isim. Nepal, Tibet, Butan, Laos gibi Budist ülkelerde mimari açıdan farklı şekillerde olabiliyorlar.
Lonely Planet Bhutan’a göre; bu dünyanın en sıra dışı ülkesinin 50 yıllık Başkenti Thimphu’nun ülkenin doğal muhafazakârlığını zorlayan genç bir taşkınlığı var…
Gerçekten de caddelerinde geleneksel Kira’larını giymiş bayan şoförlerin çoğunlukta olduğu, Gho’lu her kesimden erkeğin, kırmızı giysili Keşişlerle birlikte gündelik koşuşturmacalarının içinde fotoğraf makineli turistlere karıştığı bir yaşam var. Biraz önceki dinginlik yok artık. Butan’ın geleneksel giysilerinden bayanların giydiğine Kira, erkeklerin giydiğine ise Gho deniyor.
Diğer taraftan koşuşturmaca dedim ama aslında bizlerin alıştığına kıyasla yaşam oldukça ağır seyrediyor bu yaklaşık 80 bin nüfuslu şehirde.
Başkent Thimphu’daki ilk durağımız National Memorial Chorten.
Bu Tibet tarzındaki Stupa 1974 yılında Butanlıların çok sevdikleri 3. Kral Jigme Dorji Wangchuck anısına inşa edilmiş.
Tibet tarzında Stupa olup da adı neden Chorten diye sormayın lütfen. Biraz araştırınca işin içinden çıkamıyorsunuz. Genel olarak Stupa’lar silindirik kümbet benzeri yapılarken Chortenler küçük bir kulübeyi andırıyorlar.
National Memorial Chorten günün her saatinde ibadetlerini yerine getiren şehir sakinlerini görebileceğiniz önemli bir tapınak. Stupa’nın etrafında saat yönünde, zaman zaman ellerindeki Dua Çarklarını çevirerek dönen genellikle yaşlı insanları izlemek oldukça ilginç. Tabii ki fotoğraflamak da bir o kadar keyifli.
Grup olarak National Memorial Chorten’den çıkarken bir anda ünlü de oluyoruz.
Butan Televizyonundan elinde mikrofonuyla bir bayan ve hemen arkasındaki kameraman önümüzü kesip bizimle röportaj yapmak istediklerini söylüyorlar. Bizimkiler arkamda önde ben, grup adına röportaj veriyorum. “Nereden geliyorsunuz?”, “Butan’ı nasıl buldunuz?” gibi bildik sorular. Ben de arada gruptakilere danışıp cevap veriyorum.
Son olarak “Peki Kralımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?” diye sorulduğunda ise önce grup ve şahsım adıma saygılarımı sunuyor sonra da bu güzel ülkeyi olduğu gibi korumasını istediğimi söylüyorum.
Birkaç gün sonra Paro’daki Tiger’s Nest Manastırının girişinde bir Polis memuru rehberimiz Sonam’a beni işaret edip “Ona tanıdık geldiğimi, beni önceki akşam TV’de görmüş olabileceğini” söyleyecek.
O doma çiğnemekten dişleri kıpkırmızı olmuş Polis memurunun kafası iyiydi belki veya Sonam bana bir muziplik yaptı ama gerçekten bizim grup Butan Televizyonuna çıkmış olmalı. O kadar röportaj verdik değil mi? Ve tabii ki bunu paylaşmadan yapamayacağım; Butan’da beni tanırlar…
Bir sonraki durağımız Buddha Viewpoint. Henüz tamamlanmamış olsa da 50 küsur metre yüksekliğindeki devasa Buddha Dordenma isimli heykelin Thimphu vadisini adeta Big Brother gibi izlediği, tepelere kurulmuş geniş bir alan burası. Buradan şehrin güzel bir manzarası var. Ve tabii ki Thimphu şehir merkezinden de her kafanızı kaldırdığınızda bu devasa heykeli görebiliyorsunuz. (Küçük bir bilgi tazeleme: Yukarıda “henüz tamamlanmamış olsa da” dediysem de Buda Viewpoint’deki inşaat çoktan bitti…).
Ardından öğle yemeğimiz için şehir merkezindeki Bhutan Kitchen isimli restorana geçiyoruz.
Kent merkezindeki en merkezi kavşakta yer alan restoranımıza giderken Butan’ın en “meşhur” trafik polisi ile de karşılaşıyoruz. Bu meşhur Polis Memuru dünyanın trafik ışığı olmayan bu tek başkentinin en yoğun kavşağında (Norzim Lam Caddesi üzerindeki Traffic Circle’da) kendine özgü el ve kol hareketleriyle araçları yönlendiriyor.
Thimpu’da trafik ışıkları olmaması ile ilgili birtakım rivayetler mevcut.
Birincisi; birkaç yıl önce Thimphu’nun bu önemli kavşağına trafik ışıkları konmuş. Fakat Majesteleri Kral ışıkları görüp de “Zaten öyle aman aman trafik falan yok, neden böyle lüzumsuz şeylere para harcıyorsunuz?” diyerek kızınca ertesi gün hepsi kaldırılmış.
Bir diğer rivayete göre ise Thimphu sakinleri zaten pek de trafik olmayan başkentlerine konulan trafik ışıklarına bir türlü ayak uyduramamışlar ve kimse bizim kırmızı-sarı-yeşil renkleri ciddiye almamış. Yetkililer de ışıkları kaldırmışlar. Fakat nedeni ne olursa olsun trafik ışıkları yerine, kendine özgü el ve kol hareketleriyle araçları yönlendiren bu Polis memuru başkente gelen hemen tüm turistlerin ilgisini çekiyor.
Kim bilir belki de Bhutan’ın Oxford’da eğitim görmüş, ülke turizmini geliştirmek isteyen genç Kralı, Thimphu’ya ait “Dünyanın trafik ışıkları olmayan tek Başkenti” unvanını korumak istemiştir…
Son olarak fotoğraflar:
Sürecek.