Butan Yazıları 1: Butan Ne Yana Düşer Usta?

Butan Krallığı’na 25 Ekim -3 Kasım 2012 tarihleri arasında 14 kişilik inanılmaz eğlenceli bir grupla gitme şansım olmuştu. Seyahatin mimarı Dr Karma Wangchuk ile aylarca yaptığı yazışmalar sonucu her zamanki gibi ince eleyip sık dokuyarak programı oluşturan gezgin Dostum, Ağabeyim Dr Ümit Kuru’dur. Dünyada gezecek onca yer varken aynı ülkeye ikinci kez gitmeme prensibini şimdiye dek sadece Butan için bozan Dr Ümit Kuru’nun birlikte olduğumuz bu ikinci Butan seyahatindeki izlenimlerine kişisel web sitesi Gezekalın’dan ulaşabilirsiniz.

Bunlar da benim hatırımda kalanlar, düşündüklerim, fotoğrafladıklarım.

Eski blogdan yazıları taşırken ufak değişiklikler yapıyor, yeri geldiğinde güncelliyor, fotoğrafları da elden geçiriyorum, Arz ederim…

Tiger’s Nest Manastırı, Paro. Butan

Punakha Dzong (Kale-manastır), Butan

İnsan Butan’a neden gider ki?

Veya bir insanın Butan isimli bir ülkenin varlığından nasıl haberi olur?

Mutlu halkının Druk Yul yani Gürleyen Ejderhanın Ülkesi olarak adlandırdığı Himalayaların arasında gizlenmiş bu küçük ülkenin varlığından, yıllar önce bir seyahat acentesinin web sayfasını incelerken haberdar olmuştum. Butan’dan son Shangri La diye söz ediliyordu. Bırakın Shangri La’nın ne anlama geldiğini, o zamanlar henüz Shangri La Hotellerini bile duymamıştım…

Shangri La; İngiliz yazar James Hilton’un 1933 yılında yazdığı “Lost Horizon” isimli romanında kurguladığı ütopyaya verdiği isim. Hilton kitabında; Asya’nın en uzun dağ sırası Kunlun’un eteklerindeki cennet gibi bir vadide, mutlu insanların uyum içinde yaşadığı mistik bir ülke yaratmış ve adını da Shangri La koymuş. Zamanla içerisinde sözcük de bir nevi dünya cenneti anlamında kullanılmaya başlanmış. Ve büyük olasılıkla hepimiz içimizde Himalayalarda gizli kalmış bir ütopyanın hala var olabileceği fikrine inanmak istediğimizden Shangri La sözcüğü de popülerliğini korumuş.

Shangri La efsanesinin günümüzdeki en olası karşılığı da; Butan Krallığı.

(Meraklısına not: Kitap Türkçe’ye Yitik Ufuklar ismiyle çevrilmiş. Hatta iki kez de filmi yapılmış; 1937 ve 1973’de, her ikisinin de ismi aynı; Lost Horizon. 1973 versiyonunu izledim, kesinlikle zaman kaybı… )

İşte pek çok insanın adını bile duymadığı ama gezginlerin iyi bildiği bu küçük ülkeyi, ismini ilk kez duyduğum o gün “ne yapıp yapıp mutlaka gidilecek ülkeler” listeme eklemiştim.

Butan; Hindistan ve Tibet (Tabii ki biliyorum; 1950’den bu yana orası Çin, ama ben Tibet demeyi seviyorum…) arasında sıkışmış, yaklaşık 47,000 kilometrekarelik yüzölçümü ile Hollanda’dan biraz daha hallice bir ülke. Nüfusu da 700 bin kadar.

Son yıllarda demokratikleşme yolunda ciddi adımlar atsa da hala “Budist Meşrutiyet” ile yönetiliyor. Evet laik değiller. Halkının büyük çoğunluğu hala günlük hayatlarında Gho ve Kira adı verilen geleneksel giysilerini giyiyorlar, hatta resmi binalara girebilmeleri için bu şart. Ülke televizyon ile 1980’lerin ikinci yarısında ancak tanışmış. Dünyada trafik ışıkları olmayan tek başkente sahipler; Başkent Thimpu’da trafik ışığı yok. Sigara içmek tüm ülkede yasak ve anayasalarında vatandaşlarının mutluluğundan söz eden tek ülke. Anayasalarında Gross National Happiness yani Gayrı Safi Milli Mutluluk diye bir kavram var.

Gross National Happiness’ından söz etmeye “bu GNH nedir ki?” diye nette gezinirken karşıma çıkan, The Guardian’dan bir makaleden alıntı yaparak başlayayım: Bhutan’da GNH: Ufacık bir ülkeden dünyayı değiştirebilecek büyük bir fikir.

 

Gross National Happiness (GNH) kavramını ilk kez ortaya atan aynı zamanda ülkedeki modernleşme hareketlerini de başlatan Butan’ın dördüncü Kralı Jigme Singye Wangchuck.

Wangchuck’un önderliğinde Butanlılar gelişmişlik ve refah düzeylerini belirlemek için, basitçe ülke vatandaşlarının bir yıl içinde ürettikleri toplam mal ve hizmetin değeri diyebileceğimiz Gayrı Safi Milli Hasıla yerine Gayri Safi Milli Mutluluk (GNH) endeksini kullanmaya başlamışlar.

Bir ülke halkının topyekûn mutlu olmasını sağlamak, ve bunu ölçmek ne kadar mümkün bilemiyorum ama Butanlılar bunu dört ana başlık üzerinden şekillendirmiş: Adil ve eşitlikçi sosyo-ekonomik kalkınma, kültürün tanıtımı ve korunması, çevreyi koruma ve son olarak da iyi yönetim.

Sözgelimi bugün ülkede eğitim ve sağlık hizmetleri ücretsiz. Çevreye karşı çok duyarlılar. Anayasalarında, ülkedeki ormanların, tüm topraklarının yüzde 60’ından az olamayacağını söyleyen bir madde var. Kralları bile izinsiz ağaç kesemez yani…

Butan dünyada kamuya açık alanlarda sigara içilmesiyle birlikte sigara satışını da yasaklayan ilk ve sanıyorum da tek ülke. Ayrıca ülkede batı tarzı billboardlar ve naylon poşet kullanmak bile yasak. Budizm’e ve geleneklerine bağlı kalmaya kararlılar.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Ağı’nın hazırladığı World Happiness Report yani Dünya Mutluluk Raporunda Butan’ın esemesi okunmasa ve üst sıralarda hep Norveç, Danimarka, Kanada gibi bildik zengin ülkeler yer alsalar da ülke insanının bireysel mutluluğunu, ekonomik büyüme ve üretimin önünde gören Gayri Safi Mutluluk kavramı Butan’ı farklı bir yere koyuyor bence. Üstelik, son 20 yılda ülkedeki ortalama yaşam süresi iki katına çıkmış, ilköğretime devam oranı neredeyse yüzde yüz ve tüm ülkenin alt yapısını elden geçirmişler. NGH işe yarıyor sanki…

Madem yazının ilk bölümü önce Butan’a gidip geldikten sonra bana en çok sorulan sorunun yanıtını vereyim. “Bu Butan’a nasıl gidilir, vizesi nasıl alınır yahu?”

Malumunuz Butan’a gitmek için alışılmadık bir yol izliyorsunuz. Aslında sizin pek de bir şey yapmadığınız ama gıyabınızda devam eden farklı bir prosedür var. Muhtemelen de gitmek isteyenlerin önemli kısmını gitme fikrinden caydıran bir farklılık.

İlk bilmeniz gereken şey şu: Butan’lı bir tur operatörü veya seyahat acentesı ile bağlantıya geçmeden Butan’a gidemezsiniz.

Önce bir tur operatörü ile bağlantıya geçiyor ve ilk önce ödemenizi gerçekleştiriyorsunuz. “Ne ödemesi, neyi ödüyoruz?” diyorsanız onu da açıklayayım.

Butan’a eğer Hint Pasaportunuz yoksa bireysel olarak gitmeniz mümkün değil. Önce bir Tur operatörü veya seyahat acentası ile görüşüp turunuzu planlıyorsunuz. Ücretlendirme için fiyatı belirleyen ise Butan Krallığı…

Butan Turizm Konseyi turistler için bir günlük minimum paket belirlemiş. Bu pakete konaklama, tüm yemekler, tapınak ve müze girişleri, yerel transferler ve rehberlik hizmetleri dahil. Paketin fiyatı ise kişi sayısına ve sezona göre değişiyor. Sözgelimi bizim grup 10 kişiden fazlaydı, 11 günlük bir turdu ve fiyat kişi başına günlük 220 Dolardı. (Bu fiyata Druk Air uçuşları dahil değil ve evet pahalı…)

Tur operatörü ile seyahatinizi planlayıp ödemeyi yaptıktan sonra sizin adınıza operatörünüz Butan Turizm Konseyine on-line başvuru yapıyor. Konsey ödemenin yapıldığını kontrol edip operatörünüze konfirmasyon yazısı gönderiyor.

Tur operatörünüz bu konfirmasyon ile Butan Dış İşleri Bakanlığına sizin adınıza vize başvurusu yapıyor. Vizeniz onaylandığında bakanlık Druk Air’e (Butan Havayolları) ve tur operatörünüze bir onay numarası gönderiyor. Ve bu onay numarasıyla ülkeye giriş yaparken de pasaportunuza vizeyi basıyorlar. Hatta Druk air bu onay numarası kendilerine ulaşmadıkça bilet satışı bile yapmıyor.

Gıyabınızda bu prosedür devam ederken siz ise neredeyse hiçbir şey yapmıyorsunuz. Bir form doldurup, bir vesikalık fotoğrafınızı tur operatörüne mail olarak gönderiyorsunuz o kadar. Ne güncel SGK hizmet dökümü ne de bir hesap cüzdanı. Tabii ki küçücük bir ayrıntı seyahat ücretinizin tamamını peşinen ödüyorsunuz…

Ve araya vizeden söz ederken ufak bir bilgi sıkıştırayım. Butan dendiğinde sık paylaşılan yanlış bir bilgi var: turist kotası. Sanılanın aksine Butan Devletince uygulanan turist sayısı üzerinde herhangi bir sınırlama mevcut değil.

Ve bir not: Bizim grup bu seyahati Vajra Guru Spritual Travels isimli seyahat acentesi ile gerçekleştirdi. Acentenin sahibi Budizm üzerine yaptığı çalışmalarıyla PhD derecesi almış Dr Karma Wangchuk. Başkent Thimpu’daki ilk akşam yemeğinde bize katılan Dr Karma, Budizm ile ilgilenenleri her konuda bilgilendirebilecek oldukça kibar bir beyefendi. Acentenin web sayfası da burada: Vajra Guru Spiritual Tours & Travels. Dr Karma seyahatim sonrasında yönlendirdiğim bir çok kişiye daha yardımcı oldu. 

Ülkeye bir Ekim günü, akşamüzeri havanın kararmasına yakın Hindistan’ın ufacık Jaigaon şehrine komşu Phuentsholing’de giriş yaptık.

Butan öncesinde Kuzey Hindistan’daydık. Delhi’den Bagdogra’ya uçmuş, oradan da karayoluyla Sikkim Eyaletinin Gangtok ve Batı Bengal Eyaletinin Kalimpong ve Darjeeling şehirlerini gezmiştik.

Phuentsoling’e vardığımız o günün sabahı Darjeeling’den yola çıktık ve 160 kilometrelik mesafeyi, son bir saati bildiğiniz işkence gibi olmak üzere 6 saatte aldık. Buradan net bir tavsiye: Kardeşim Butan’a gidecekseniz adam gibi uçakla gidin ve Paro Havalimanından giriş yapın…

Phuentsoling’de bizi rehberimiz Sonam ve şöforümüz Sirin karşıladılar. Sınırı elimizi kolumuzu sallayıp yürüyerek geçtikten sonra, bizler bir restoranda akşam yemeğimizi yerken Sonam’da pasaportlarımız toplayıp gerekli işlemleri halletti.

Jaigaon-Phuentsoling arasındaki kapı: Butan-Hindistan sınırı

Butan’a geçen yıl gitmiş olan Ümit Ağabey önceden iyi bildiği ve tavsiye ettiği Druk 11000 marka Butan birasını yudumlarken Butan maceramız da başlıyordu.

Not: Biliyorum çok az fotoğraflı bir başlangıç bölümü oldu ama sonraki bölümlerde fazlasıyla telafi edeceğim. Önceki blogda paylaşmadığım bir sürü fotoğrafla…

Sürecek.

 

 

Butan Yazıları 1: Butan Ne Yana Düşer Usta?” üzerine 4 düşünce

  1. Çağlar, kaç gün yeterli olur? Ayrıca gerçekten bu fiyata karşılık Bhutan beklentilerini karşıladı mı? Yanlış anlaşılma olmasın yeme, içme veya oteli sormuyorum 🙂

    • Şöyle söyleyeyim: Yaklaşık 2500 Dolar, üstelik de uçak hariç tabii ki yüksek bir miktar. Hele de işini gücünü bırakıp uzun süreli seyahat edenler için. Ama ben, malum yılda bir kez o da en fazla 15-20 gün civarı seyahat edebilen biriyim. Dolayısıyla sanki kabul edilebilir.
      Diğer taraftan, gerçekten gördüğüm tüm diğer ülkelerden farklı bir havası var. Gizemli, öylesine kullandığım bir sözcük olarak değil ama gerçekten gizemli bir şey var ülkede. Sonraki yazılarda anlatacağım, Bhumtang isimli bir şehirdeki festivalde Çıplak Dans diye bir geleneği izledik, sadece bunun gerçek olduğunu görebilmek için bile gidilirdi… Koşullara göre değerlendirmek lazım tabii ki ama bence değerdi…
      Bir de bizimki biraz uzuncaydı, 1 hafta yeterli olur sanırım.

      • Cok tesekkurler Caglar…Ayni dusuncede oldugumuz icin verdigin cevap benim icin yeterli zaten : ) Bu arada iyi gidiyorsun web isinde de 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir